Değer Yönetimi: Şirket Performansını Artırmanın Anahtarı
“İyi bir yönetim, iyi bir kazançtan önce gelir.”
Portekiz Atasözü
Günümüzde şirketlerin başarıları, dönemsel karlılıklarıyla değil, değer yaratma potansiyelleriyle değerlendirilmektedir. Belirli bir dönemde elde edilen kâr, genellikle geçmişte alınan kararların ve mevcut piyasa koşullarının bir sonucudur. Ancak, bir şirketin piyasa değeri geçmişe değil, geleceğe odaklanmaktadır. Piyasa değeri, kısa vadeli performanstan ziyade, o şirketin gelecekte yaratması beklenen nakit akışlarının değerine dayanır. Ayrıca, hissedarlar şirketin dönemsel kârından sadece vergi sonrası temettü oranıyla faydalanırken, şirket değerinin artışından yararlanma potansiyelleri çok daha yüksektir. Örneğin, ABD borsa piyasasında temettü dağıtmayan şirketlerin milyarlarca dolar piyasa değerine ulaşması, yatırımcıların bugünden ziyade gelecekteki değere daha fazla önem verdiklerinin bir göstergesidir.
Hissedarlar açısından yaratılan değerin önemi ve büyüklüğü, kısa vadeli kârlılıktan çok daha fazladır. Bu nedenle yöneticilerin teşvik sistemleri, kısa dönemli kârlılığa değil, değer yaratma katkılarına göre belirlenmelidir.
Amerikan yöneticilerin ortalama gelirleri, Avrupa’daki yöneticilerden daha yüksek olmasına rağmen, Amerikalı yöneticilerin taşıdığı risk de daha fazladır. Amerikan şirketlerinde üst düzey yöneticilerin gelirlerinin yüzde 60’ı performansa bağlıyken, Avrupa’da bu oran yalnızca yüzde 30 seviyesindedir. Özellikle Amerika’da ve giderek Avrupa’da da, performans ölçütü olarak kârlılığın yerini değer artışı almaktadır.
Bu durum, yönetimin çıkarları ile hissedarların çıkarları arasında bir denge sağlamaya çalışmaktadır. Klasik sistemlerde, performans primi verilen yöneticilerin eğilimi, sürekli olarak sermaye artışı ve performanslarına bakılmaksızın varlıkları elde tutmak yönündedir. Değer yönetimi performansı ile prim alan yöneticiler ise, paranın maliyetinden ve alternatif yatırım araçlarından daha yüksek getiri sağlayacak kadar sermaye ile yetinerek, verimsiz varlıkları elden çıkarmayı tercih etmektedir.
Şirket yönetiminin başarısı, yalnızca dönemsel iş sonuçları ile değil, aynı zamanda şirketin geleceğe hazırlanma becerisi ile de ilişkilidir. Ulusal Kalite Ödülleri’nin de temelini oluşturan İş Mükemmelliği Modeli, yalnızca iş sonuçlarını değil, bu sonuçlara ulaşma yöntemlerinin sistematikliğini ve başarının sürdürülebilirliğini de ölçmektedir. İş Mükemmelliği Modeli'nin bir performans yönetimi aracı olarak kullanılması, şirketlerin sürekli gelişimlerini destekleyecektir.
Başarıyı ödüllendirmeyen sistemler, girişimciliği ve yaratıcılığı cezalandırmaktadır. Girişimcilik ve yaratıcılık olmaksızın değer yaratmak mümkün değildir. Hesaplanmayan fırsat maliyetleri, hesaplanan birçok diğer maliyetten daha kritik öneme sahiptir. Şirketlerimizin sürekli olarak değer yaratmalarını istiyorsak, yöneticilerin doğru teşvik mekanizmaları ile ödüllendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.