İnşaat Sektöründe Verimlilik Nasıl Arttırılır?
Barınma, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biridir. Zaman içinde bu ihtiyaç daha büyük yerleşim birimlerine ve toplu yaşam alanlarına doğru evrilmiştir. Ulaşım ve altyapı hizmetlerine olan talebin artmasıyla birlikte inşaat sektörü, dünya ekonomilerinde önemli bir lokomotif haline gelmiştir. Dünya genelinde 3,5 trilyon dolarlık bir büyüklüğe sahip olan bu sektör, küresel gayri safi milli hasılanın (GSMH) %8'ini oluşturmaktadır.
Türkiye’nin inşaat sektöründeki payı %3 düzeyinde olup, dünya ekonomisindeki %1’lik genel payımızın oldukça üstünde bir performans göstermektedir. İnşaat sektörü, 400'den fazla alt sektörü etkileyen ve ülkemizde dolaylı olarak GSMH’nin %30’una yakın bir katkı sunan, önemli bir sektör konumundadır. Yerli üretime dayanan, güçlü teknik altyapıya sahip, sermaye gereksinimi nispeten düşük olan bu sektör, ekonomik büyüme için öncelikli alanlardan biridir.
Bu denli önemli bir sektörün verimliliğini artırmak, ülkemizin ekonomik büyümesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Ancak inşaat sektörünün ekonomik dalgalanmalara açık yapısı, standartlardaki çeşitlilik ve karar alıcıların ödüllendirme mekanizmaları verimlilik artışlarının önünde engel teşkil etmektedir.
Örneğin, talep yoğun olduğunda deneyimsiz işçilerin devreye girmesi ve eğitime yeterince kaynak ayırmama, inşaat süreçlerinde tekrar eden hataların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu da hem malzeme hem de zaman kaybına yol açarken, kalite sorunlarını da beraberinde getirmektedir. En kaliteli ürünleri sunan inşaat yan sanayi firmaları bile, nihai ürünün montajındaki işçilik kalitesini kontrol edemedikleri için verimlilik sorunları yaşamaktadır. Sektördeki kayıt dışı işçilik yaygınlığı ise bu problemlerin çözümünü daha da zorlaştırmaktadır.
Bu bağlamda, sektörde çalışanların eğitimi için yapılan masrafların vergilerden düşülmesi gibi teşvik edici mekanizmalar, hem kayıt dışı işçiliği azaltabilir hem de genel işçilik kalitesini artırarak verimliliği yükseltebilir.
Diğer taraftan, Türkiye’de toplu konutlar dışındaki inşaatlarda genel bir standart eksikliği bulunmaktadır. Örneğin, pencere ve tavan yükseklikleri gibi temel unsurların bile net bir standardı yoktur. Bu durum, inşaat yan sanayisini çok çeşitli ürünler üretmeye zorlamakta, bu da maliyetleri artırmakta ve proje sürelerini uzatmaktadır. Standartlaşmanın yetersiz olduğu bu tür durumlarda çeşitlilik ve karmaşıklık, hem zaman hem de kaynak kaybına neden olmaktadır.
Ürün çeşitliliği yalnızca şirket içinde değil, tüm tedarik zincirinde maliyet artışına yol açmaktadır. Farklı ürünler için yapılacak AR-GE çalışmaları, reklam ve promosyon giderleri, dağıtım kanallarındaki stok seviyelerinin yükselmesi gibi unsurlar çeşitliliğin getirdiği ekstra maliyetlerdir. Bu nedenle, inşaat sektöründe standartlaşmanın artırılması, maliyetlerin düşürülmesi açısından büyük fayda sağlayacaktır.
Ayrıca, inşaat projelerinde maliyetlerin kontrolü konusunda kullanılan teşvik mekanizmalarının daha etkili hale getirilmesi gerekmektedir. Mimarların aldığı ücretin, yaptıkları işin yüzdesine bağlı olması, onların ekonomik kararlardan ziyade estetik odaklı tercihler yapmasına yol açabilir. Bu da konut projelerinde genel maliyetleri artıran bir unsur haline gelebilir.
Enerji tasarrufu da verimliliği artırmada önemli bir diğer konudur. Konutların yaşam süresi boyunca enerji maliyetleri konusunda bilgi sunulmadığı için enerji tasarruflu yatırımlar genellikle ihmal edilmektedir. Oysa enerji fiyatlarının ve dışa bağımlılığımızın yüksek olduğu bir ülkede, bu tür yatırımlar büyük önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, inşaat sektöründe verimliliği artırabilmek için mikro ve makro ölçekte politikaların yeniden ele alınması, standartlaşmanın sağlanması ve doğru teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi gerekmektedir.