Raporlama Standartları: Şirket Performansını Artırmanın Yolu
Şirketler için raporlama denildiğinde genellikle finansal raporlar, yani gelir-gider tabloları ve bilançolar akla gelir. Ancak, sadece bu tür finansal verilere dayanarak bir şirketin performansını değerlendirmek, yalnızca dikiz aynasına bakarak araba kullanmak gibidir!
Araştırmalar, yöneticilerin ve yatırımcıların yalnızca iş sonuçlarına değil, aynı zamanda öncü göstergelere de dikkat etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Örneğin, günümüzde müşteri memnuniyetindeki bir düşüş, gelecekteki zararların habercisi olabilir. Ayrıca, yeni ürünlerdeki pazar payının düşüklüğü, yenilikçilik konusuna yeterince kaynak ayrılmadığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir ve gelecekteki pazar kayıplarını işaret edebilir.
Kolay ölçülemeyen bazı değerlerin (örneğin, entelektüel sermaye) şirket performansı üzerinde büyük etkisi olduğu da göz ardı edilmemelidir. Uzun yıllar boyunca bir şirketin değer yaratma potansiyelinin fiziksel varlıklarla sınırlı olduğu düşünülüyordu. Varlıklar, bir şirketin sahip olduğu ve maddi değeri olan her şeydir. Varlıklar, bilançolarda kısa vadeli ve uzun vadeli olarak ikiye ayrılır. Kısa vadeli varlıklar, bir yıl içinde kullanılacak veya satılacak olan kalemlerdir. Uzun vadeli varlıklar ise, kullanılabilir ömrü bir yılı aşan bina ve makine gibi varlıklardır; bu varlıklar her yıl amortisman olarak maliyetlere yansıtılır.
Finansal varlıklar (hisse senedi, bono gibi) değer açısından değişken olabilse de, piyasa değeri üzerinden raporlanabilirler. Asıl zorluk, fiziksel varlığı olmayan ancak şirket için değer yaratan varlıkların raporlanmasındadır. Bu varlıkların değeri, ancak şirketin hisseleri satıldığında ortaya çıkar. Patentler, tescilli markalar ve uzun vadeli sözleşmeler gibi stratejik varlıkların bilançolarda değerlendirilmesi genellikle mümkün değildir. Ancak, şirket satıldığında öz sermaye (öz sermaye = varlıklar – borçlar) değerinin üzerinde bir değer oluşursa, bu fark peştemaliye olarak raporlanabilir.
Bu ölçülmesi güç olan varlıklar, sadece patent ve tescilli markalarla sınırlı değildir; bir şirketin müşteri portföyü, iş yapma kültürü ve ticari sırları gibi değerler de bulunmaktadır. Bu tür varlıkların toplam değeri birçok şirket için fiziksel varlıklardan daha yüksek olabilir. Örneğin, dünya çapında en değerli şirketlerden olan Microsoft veya Apple'ın değerlerini fiziksel varlıklarıyla ölçmeye çalışmak oldukça manasızdır.
Özetle, şirketlerin yönetiminde önem verdiğimiz muhasebe standartları, finansal raporlar ve bu konular üzerinde harcanan yönetim kaynakları, başka yerlerde kaybedilen yüzüğün daha net görünmesi nedeniyle sokak lambasının altında arama çabasına benzemektedir!
Şirketlerin toplumsal sorumlulukları ve sürdürülebilirlikleri de, yöneticiler, yatırımcılar ve genel kamu tarafından dikkatle izlenmektedir. Bu nedenle, son dönemlerde şirketler finansal olmayan konularda da raporlar yayımlamaktadır. Hem finansal hem de finansal olmayan raporların gerçekten faydalı olabilmesi için belirli ilkelere uyması gerekmektedir.
Bir raporun değerli olabilmesi için öncelikle bilgilerin doğruluğu konusunda güven tesis edilmelidir. Bu nedenle, birçok rapor bağımsız bir üçüncü parti tarafından değerlendirilmektedir ve bu değerlendirme kurumunun itibarı, güvenilirliğin önemli bir göstergesi olmaktadır. Raporlarda sunulan bilgilerin bağımsız bir kaynak tarafından doğrulanabilir ve kıyaslanabilir olması gerekmektedir. Bu da bilgilerin nasıl elde edildiğinin açık ve güvenilir olması gerektiği anlamına gelir. Kurumların iç denetim mekanizmalarının ana sorumluluklarından biri, bu güvenilirliği sağlamak ve zedelememek olmalıdır.
Raporların değerli olabilmesi için başka bir önemli unsur da içeriğin kapsamıdır. Raporlar, kurum performansının tüm yönlerini kapsamalı, ölçümlerin hedeflere ulaşma konusundaki bilgileri içermeli ve düzenli, sürdürülebilir verilere dayandırılmalıdır. Raporun belirlenen hedeflere yönelik girdiler ve elde edilen sonuçlar hakkında dengeli bilgi sunması da önemlidir. Raporlama sürecinde sık yapılan hatalardan biri, kolay elde edilebilen verilere odaklanırken, performans açısından önemli olmasına rağmen zor elde edilen ya da ölçülemeyen bilgileri dışarıda bırakmaktır. Oysa, raporun kullanıcısı olan paydaşların önem verdikleri konuların bütünsel ve dengeli bir şekilde raporda yer alması, raporun değerini artırır.
Raporların faydalı olabilmesi için bilgilerin güncel olması, raporun paydaşlara zamanında ulaşması ve kolay anlaşılır bir formatta sunulması gerekmektedir. Bu nedenle, raporun hedef kitlesi iyi belirlenmeli ve bu kitlenin ihtiyaç duyduğu bilgilere zamanında ulaşması sağlanmalıdır. Trendlerin görsel olarak gösterilmesi, geçmiş performans, hedeflenen performans ve en iyi uygulamalarla kıyaslamaların yapılması, raporun değerini artırır. Anlaşılırlığı artırmak için ana verilerin yanı sıra yüzdesel dağılımlar ve göreceli değişim oranlarının da sunulması faydalı olur. Performans farklılıklarının nedenlerinin ayrıştırılması (fark analizi) da rapor kalitesini yükseltir. Ayrıca, raporlarda gelecek projeksiyonları ve risk analizlerine yer verilmesi, yöneticilerin sorumluluğu altındaki veriler üzerinde yorum yapmalarını sağlayarak değerlendirme toplantılarının daha verimli geçmesine yardımcı olur.
Sonuç olarak, ölçülmeyen performans iyileştirilemez. Kolay anlaşılır raporlar, performans gelişimini teşvik eder ve kuruma duyulan güveni artırır.