Şirketlerde Temsilci Risklerini Yönetme Stratejileri
Şirketlerin büyümesi, kurucuların yönetim üzerindeki kontrollerini zorlaştırırken, sürdürülebilirlik adına kurumsallaşma süreci de kaçınılmaz olarak yöneticilere yetki devrini gerektirmektedir. Bu bağlamda, yönetim kurullarının en önemli görevlerinden biri, yöneticilere devredilen yetkilerin etkin ve doğru bir şekilde kullanılıp kullanılmadığını sağlamaktır.
İnsanlar genellikle başkasına ait kaynakları, kendi kaynaklarına gösterdikleri özenle aynı şekilde kullanmazlar. Örneğin, kiracıların evlerine karşı gösterdikleri özen, ev sahiplerinin gösterdikleri özenle kıyaslandığında belirgin bir farklılık arz eder. Kiralık araçların ikinci el fiyatları ile sahibinden satılan araçların fiyatları arasındaki fark da bu gerçeği yansıtır. Ekonomik kalkınmanın temel etkenlerinden biri mülkiyet hakkının tesisidir.
Sermaye birikimi arttıkça, mülklerin bizzat kullanımı ve yönetimi zorlaşmakta ve yönetici sınıfının gelişimi kaçınılmaz hale gelmektedir. Ancak kontrolsüz güç, tehlike barındırır; güç, yozlaşmayı beraberinde getirir. Bu nedenle, yöneticilerin hissedarların varlıklarını nasıl yönettiği üzerinde denetim yapılması gerekmektedir.
Yönetim kurulları, şirketleri hissedarlar adına yöneten temsilciler olan yöneticiler ile çıkarlarını temsil ettikleri hissedarlar arasında çıkar çatışmalarını önleme görevini üstlenirler. Şirketlerde temsilcilerin hissedarlarıyla çıkar çatışmasına düşmesinin dört ana nedeni bulunmaktadır:
- Yöneticilerin şirket kaynaklarını haksız yere kendi menfaatleri için kullanması.
- Liyakat yerine sadakate dayalı atamalarla yöneticilerin kendilerine avantajlar sağlaması.
- Yöneticilerin risk almaktan kaçınarak şirketin uzun vadeli çıkarlarına zarar vermesi.
- Hissedarların şirkete sağladıkları kaynakları etkin bir şekilde kullanmamaları, aşırı risk alarak geleceği tehlikeye atmaları veya yetersiz geri dönüş sağlayacak işlere kaynak ayırmaları.
Yönetim kurullarının bu yanlışları zamanında tespit etmesi ve önlem alabilmesi için tecrübeli ve dikkatli olmaları, şirketlerin sürdürülebilir başarısı için hayati öneme sahiptir.
Ancak yönetim kurullarının görevi sadece aşırılıkları önlemek değil; aynı zamanda sürekli değer yaratacak stratejilerin yönlendirilmesidir. Bu nedenle, şirketin risk-getiri dengesini, kısa ve uzun vade dengelerini, çeşitli paydaşlar arasındaki çıkar dengesini gözeten bir yaklaşım benimsemeleri gerekmektedir. Sadece finansal kaynaklara değil, aynı zamanda insan kaynaklarına, iş ortaklarına, tedarikçilere ve çevresine güven veremeyen şirketlerin uzun vadede bu kaynaklara erişiminde zorluklar yaşanacaktır. Şirketin sürdürülebilirliği açısından, gelecek başarı için gerekli kaynakların avantajlı koşullarda elde edilmesini sağlayacak tutarlı, adil, şeffaf, sorumlu ve hesap verebilir yaklaşımlar benimsenmelidir.
Özetle, yönetim kurulları, şirketin yönlendirilmesinden ve şirketin kaynaklarının etkin kullanımının denetiminden sorumludur. Bu anlayış ve yaklaşım, şirketlerdeki temsilci risklerinin de kontrol altında tutulmasını sağlar.