Türkiye'nin Markalaşma Süreci: Zihin Payı ve Ekonomik Etkiler

Bilgi ve iletişim hızla gelişiyor ve yayılıyor. Bu durum, bireylerin yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalmasına neden oluyor. İnsanlar artık seçici bir algı geliştirmeye başlıyor. Her türlü ürün, kendi kategorisi dışında birçok ürünle rekabet etmekte. Bu rekabetin yalnızca pazar payını artırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda ‘zihin payı’nın da önemli bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Çünkü tüketicilerin dikkatini çekmek için, menşei ülke ile bağlantılı olan bu zihin payına ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkelerin marka değerleri, sundukları tüm ürünlerde bu zihin payıyla etkileşim halindedir. Dolayısıyla, ülke markası kritik bir öneme sahiptir.

Türkiye'de ihracat, ekonomik büyüme hızımızdan daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu durum, Türk ekonomisinin küresel piyasalardaki payının ve rolünün arttığının bir göstergesidir. Ancak, ihracatımızın yarattığı katma değer aynı oranda yükselmiyor. Örneğin, bir tekstil ürünü Türkiye'de üretilip Alman markası olarak satıldığında, daha yüksek bir fiyatla değer kazanabiliyor. Bu durum, ülkelerin marka değerinin uluslararası pazarlardan elde ettikleri değeri etkilediğini ve dolayısıyla refah düzeyinin artmasına katkıda bulunduğunu göstermektedir. Unutulmamalıdır ki, en düşük maliyetli yabancı kaynak, ihraç edilen ürün ve hizmetler sayesinde yaratılan katma değerdir.

Yüksek marka değerine sahip ülkelerin ihracatlarından elde ettikleri katma değer de yüksek olmaktadır. Örneğin, mühendislik ürünlerinin Almanya'dan geldiğini bilmek, tüketicilere güven verir ve daha yüksek fiyat ödemeye istekli olmalarını sağlar. Teknoloji denilince akla Amerika gelirken, Finlandiya özellikle Nokia ile zihinlerde yer etmiştir. Ucuz ürün dendiğinde ise Çin öne çıkmaktadır. Bu nedenle, algı açısından farklı ülkelerin belirli alanlarda ön plana çıkması mümkündür. İşte bu algılar, ülkelerin ekonomilerini de etkiliyor. Bu bağlamda, dünyanın dört bir yanında üretilen ürünlerin hangi ülkeye ait olduğunun önemli bir anlamı vardır. Türkiye'nin marka değeri daha yüksek olabilirse ve sattığı ürünlerin fiyatını sadece %5 artırabilirse, her yıl 5 milyar dolarlık bir katma değer yaratabilir. Bu nedenle, en etkili yabancı kaynak, ihracattaki katma değeri artırarak elde edilen kaynaktır. Türkiye'nin marka değeri, ülkenin refah düzeyini artırmanın önemli bir aracı haline gelmektedir ve bu, yalnızca devletin değil, tüm toplumun konusu olmalıdır.

Ülke markası olarak Türkiye’nin yurtdışındaki algısı gerçeklerden oldukça uzaktır. Bunun en iyi göstergelerinden biri, Türkiye’ye ilk kez gelen insanların %95’inden fazlasının mutlu bir şekilde ve şaşırarak ayrılmasıdır. Bu durum, gelmeden önceki beklentileri ile gördükleri arasında ciddi bir fark olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, Türkiye’nin tanıtımında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Sonuç olarak, dünya kamuoyunda Türk şirketleri, Türk ürünleri ya da Türkiye'de sunulan hizmetler hakkında heyecan uyandıran bir algı oluşmamaktadır. Gerçeklerden çok uzak bir algılama söz konusudur.

Öncelikle markayı sadece bir tanıtım konusu olarak değil, aynı zamanda stratejinin de bir parçası olarak ele almak gerekir. Hedeflere ulaşmak için, tanıtım, markalaşma ve konumlandırma süreçlerini iyi düşünmek gerekiyor. Türkiye’nin marka olarak konumlandırılması için kavramsal bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu kavramsal yaklaşımı geliştirirken bazı ilkelere dikkat etmek önemlidir. Bunlardan ilki, Mevlana’nın dediği gibi "Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol" ilkesidir. Gerçekte var olmayan bir kimliği Türkiye’ye giydirmeye çalışmak başarılı olmamızı sağlamaz. Dolayısıyla, Türkiye markasını gerçek değerlere dayandırmak gerekiyor. İkincisi, Türkiye çok yönlü bir ülkedir; ancak tüm yönlerini tanıtmak mümkün değildir. Bu nedenle, seçilecek alanlar arasında katma değer yaratma potansiyeline sahip olanlara odaklanmak önemlidir. Üçüncü olarak, seçilen özelliklerin Türkiye’yi diğer ülkelerden ayırabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Henüz başkaları tarafından sahiplenilmemiş konular tercih edilmelidir. Örneğin, Türkiye’yi özellikle dünya çapında önde gelen bireyler için yaşanacak, öğrenilecek ve yaratılacak bir ülke olarak konumlandırmak mümkündür.

Türkiye’nin bu öneri doğrultusunda markalaşmasına yardımcı olacak bir proje önerisi şöyle özetlenebilir: Dünyadaki gelişmekte olan en önemli 20 teknolojiyi belirleyelim. Bu teknolojilerdeki en iyi 100 kişiyi tespit ettikten sonra, bu yüz içinden her yıl en az on kişinin Türkiye’de altı ay geçirmesi için bir altyapı oluşturalım. Bu kişilerin Türkiye’de kalması, hem ülkenin marka değeri hem de katma değeri yüksek alanlardaki bilgi birikiminin artması açısından büyük bir ilerleme sağlayacaktır. Böyle bir konumlandırmanın Türkiye için sağladığı faydalara gelince: İlk olarak, nitelikli bireyler herkes tarafından takip edilmektedir ve bu insanlar ‘Türkiye yaratıcı bir ülkedir’ imajını pekiştirecektir.

İkincisi, yenilikçi beyinlerin etrafında büyüyen gençlerimizin yüksek katma değer yaratma potansiyeline sahip konularda yetişmelerini sağlarız.

Üçüncüsü, Türkiye yaşanacak bir ülke olarak öne çıkar. Türkiye, iklim, kültürel zenginlik ve genç nüfus nedeniyle eğlence sektöründe oldukça uygun bir yer olarak değerlendirilmektedir.

Dördüncüsü, Türkiye’nin hoşgörü kültürü dünyaya örnek teşkil eder. Birçok insan gittiği yabancı ülkelerde kendini yabancı hissederken, Türkiye asırlardır farklı kültürleri kucaklayan bir ülke olmuştur. Örneğin, 500 yıl önce İspanya’dan kaçan Yahudiler ya da İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan kaçanlar, Türkiye’de rahatlıkla yerleşme imkanı bulmuşlardır.

Beşincisi, Türkiye keyifle yaşanacak bir ülke olarak algılanır. Eğlence açısından, günümüzde 20'li ve 30'lu yaşlardaki Avrupalı gençler doğum günlerini kutlamak veya hafta sonlarını geçirmek için Türkiye’ye gelmektedir. Bu nedenle, Türkiye’yi yaşanılacak bir yer olarak tanıtabiliriz.

Altıncısı, Türkiye öğrenme açısından da çok ilginç bir coğrafyadır. Farklı dinlerin, kültürlerin ve insanların bir arada yaşaması, Türkiye’nin coğrafi ve ekolojik zenginliği açısından araştırılacak çok alan sunduğunu göstermektedir. Bunun için kaynak ayırmak gerekiyor ve bu konuları ön plana çıkaracak projeler geliştirilmelidir.

Özetle, eğer yaşanılacak ve öğrenilecek bir yer olarak Türkiye’yi dünya yaratıcı insanlarına tanıtabilirsek, Türkiye daha yaratıcı bir ülke haline gelecek, marka değeri artacak ve rekabet gücü ile refah düzeyi yükselecektir.

Finis

Finis yazılım , erp ve crm sistemleri üzerine hizmet veren bir yazılım şirketidir. Bulut tabanlı yazılımlar geliştirmektedir.