Yenilikçilik: Ar-Ge Girdi ve Çıktıları Üzerine
Yenilikçilik, bir şirketin rekabet gücünü artıran en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle, dünya genelindeki şirketlerin Ar-Ge harcamaları titizlikle takip edilmektedir. Ancak, esas mesele yalnızca ne kadar kaynak ayrıldığı mı, yoksa bu kaynakların ne kadar verimli kullanıldığı mı?
Genellikle daha fazla kaynak, daha iyi sonuçlar üretme potansiyeline sahiptir. Ancak, Ar-Ge yatırımları karşısında elde edilen sonuçları doğru bir şekilde ölçemezsek, bu varsayımı test etmek de zorlaşır. Örneğin, Ar-Ge harcamalarının sonucunda alınan patent sayısı bir ölçüt olabilir. Ancak, patentlerin her zaman kârlılığa dönüşmediği gerçeği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, son iki yılda piyasaya sunulan ürünlerin toplam ciro içindeki payı veya bu ürünlerin satışlarındaki büyüme hızı gibi ek ölçüm kriterleri de değerlendirilmelidir.
Ar-Ge harcamaları, bilgi üretim sürecinin girdilerini temsil eder. Ancak, bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi, girdilerden en iyi sonucu almanın temel koşuludur. Bilginin yaşam döngüsü dört aşamada incelenebilir: (i) fikir aşaması, (ii) test aşaması, (iii) yayılım aşaması, ve (iv) standartlaşma aşaması. Her aşamada bilgi yönetimi farklı stratejiler gerektirir.
Fikir aşaması belirsizliklerle doludur; bu aşamadaki pek çok bilgi sonraki aşamalara geçemez. Bu nedenle, yaratıcı düşünceyi teşvik eden bir insan kaynakları sistemi kurmak zorunludur. İnsanların deney yapabileceği, hiyerarşiden uzak ortamlarda bir araya gelmeleri sağlanmalıdır. Bilgi sistemleri de detaylı veri bankaları yerine, etkili iletişim yönetimine öncelik vermelidir. Bu aşamada, birçok paydaşla ilişki kurmaktansa, mevcut bilgileri zenginleştirecek ve yaratıcı fikirleri test edebilecek sınırlı sayıda paydaşla işbirliği yapmak daha yararlıdır; çünkü fikirler henüz olgunlaşmamıştır ve test edilmeye muhtaçtır. Bu nedenle, bilginin bu aşamada rakiplerin eline geçmesi istenmeyen bir durumdur.
Test aşamasında, bilginin faydalarının geniş bir kitleye kanıtlanması gerekmektedir. Bu aşamada bilgi, güvenilir kişi ve kurumlarla paylaşılmalı; ancak, özellikle patent koruması olmayan bilgilerin dikkatle korunması önemlidir. Bu süreçte, yeni bilgi üretenlerin yanı sıra uygulama deneyimi olan ve saygınlığı bulunan kişiler de değerlidir. Bilgi paylaşım ortamları, aynı konuya ilgi duyan bilgi sahibi bireylerin kolayca iletişim kurmasını sağlamalıdır. Başarılı şirketler, güven duydukları paydaşlarla test aşamasındaki bilgiyi paylaşarak daha iyi sonuçlar elde eder. Bu aşamada bilginin genel düzeyde duyurulması, öncü benimseyicileri harekete geçirmek açısından faydalıdır.
Bilgi yayılım aşamasında ise, bilginin saklanması yerine hızlı bir şekilde paylaşılması gerekir. Bu aşamada daha çok bilgiye sahip olmak değil, bilgiyi hızlıca yayabilen ve marka oluşturabilen şirketler öne çıkar. Bu aşamada, değer yaratan şirketler uygulayıcılara odaklanır ve bilgi, uzmanlar arasının yanı sıra tüm kullanıcılar arasında paylaşılmalıdır.
Standartlaşma aşamasında bilgi zaten yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, insan kaynakları kontrat bazlı çalışma yöntemlerine geçebilir. Veri tabanları ve farklı kaynaklarda biriken bilgiye erişim konuları ön plana çıkar.
Şirketlerin bilginin tüm yaşam döngüsünde değer yaratması zordur; çünkü her aşama farklı yetkinlikler ve sistemler gerektirir. Bu nedenle, bilgi çağındaki şirketlerin hangi aşamaya odaklanacaklarına karar vermeleri elzemdir. Bilgi çağında, değeri yönetmek için bilgili ve odaklı olmak şarttır.
Sonuç olarak, Ar-Ge sürecini etkin bir şekilde yönetebilmek için girdilere olduğu kadar çıktılara ve süreçlere de önem vermek gereklidir. Bu farklı boyutlarda yönetimsel ölçüm araçları geliştirmek, şirketlerin başarısını artıracaktır.